Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

20 TEMMUZ 2012

19 Temmuz 2012 Perşembe 23:31
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Hemen her türlü zevke seslenen hayli kalabalık bir haftaya merhaba diyoruz. Vizyondaki film sayısı dokuz. Dört film, notlarımız arasında. İngiliz yapımı romantik komedi “Sahte Gelin / The Decoy Bride”, Almanya’dan çıkagelen korku örneği “205: Korku Odası / 205: Zimmer der Angst”, Fransız yapımı dram “Özgür Adamlar / Les Hommes Libres”, Çek Cumhuriyeti, Danimarka, İsveç ve Almanya ortak yapımı romantik dram “Yasak Aşk / En Kongelig Affaere” ile Meksika yapımı aksiyon “Miss Bala”, perdede ‘Birleşmiş Milletler’ rüzgârı estiriyor. Yazın sıcağına inat hız kesmiyor vizyon ve her türden, her ülkeden birçok yeni film, serin sinema salonlarına davet ediyor izleyiciyi. İçimizde yaşayan ‘sinemadan çıkmış insana’ iyi bakmaya devam ediyoruz. Çok iyi biliyoruz çünkü sokakların sinemadan çıkmayanlarla dolu olduğunu! Herkese iyi seyirler.

HİZMETKÂR ALBERT NOBBS
19. yüzyıl İrlanda’sındayız. Albert Nobbs, lüks sayılabilecek bir Dublin otelinde kâhya olarak çalışmaktadır. Çalışmak, mücadele etmek ve bağımsız yaşayabilmek için erkek kılığına girmiş bir kadındır o. Otelin boya badana işlerini yapan Hubert’in, yine kendisi gibi erkek kılığına girmiş bir kadın olduğunu öğrendiğinde, arkadaşının özgür ruhu, ona cesaret verir. Genç ve güzel hizmetçi Helen de, Nobbs’un gelecek planları içindedir… Kolombiyalı Usta yazar Gabriel García Márquez’in sinemacı oğlu Rodrigo Garcia’nın yönettiği filmin başrol oyuncusu Glenn Close, aynı zamanda filmin yapımcısı ve senaristlerinden biri. Usta aktris Glenn Close’un projeye yüreğini koyduğunu ve ‘kariyerinin en önemli projesi’ olarak gördüğünü belirtmek gerek. İrlandalı kalem George Moore’un 1900’lü yılların başında kaleme aldığı ‘The Singular Life of Albert Nobbs’ adlı kısa hikâyesinden ve yedinci sanatın dev isimlerinden Macar yönetmen István Szabó’ya ait başka bir öyküden uyarlanan film, hüzünlü bir dram. ‘En İyi Kadın Oyuncu’ (Close), ‘En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu’ (McTeer) ve ‘En İyi Makyaj’ dallarında Oscar adayı olan yapımda; Close’a, çok yetenekli aktris Janet McTeer, Mia Wasikowska, Brendan Gleeson ve Aaron Johnson eşlik ediyorlar. Hüzünbaz öykü, maalesef sarkan anları, tekrarları ve yönetmen zaaflarıyla ‘iyi’ olmaktan alıkoyuyor kendini. Vasatın üzerinde bir seyirlik olduğu ise su götürmez. Dokunaklı bir gerçeklik olarak zihinde kalıyor Albert Nobbs karakteri ve bazı naif anlar.

ÖLÜM UYKUSU
‘Evinizin konfor ve güvenliği içinde uyandığınızda ne kadar güvende olduğunuzu hiç düşündünüz mü?’ diye soran İspanyol yapımı korku-gerilimin yönetmeni, 2007 tarihli “Rec / Ölüm Çığlığı” ile tanıdığımız Jaume Balagueró. Orta yaşlarını süren apartman görevlisi, apartman sakinlerinin hayatlarına dair hemen her detayı bilmektedir. Mutlu hissetmemektedir kendini. Apartmanın çatı katında, intiharı dener arada sırada, Onu mutlu edip hayata bağlayan tek şey, apartman sakinlerinden biri olan ve hayata son derece bağlı güzel Clara’dır. Genç kadından habersiz, onun hayatına sokulan ve gizli gizli kadının nerdeyse hemen her şeyini ele geçiren adam, sonuna dek gitmeye kararlıdır. Usta aktör Luis Tosar, apartman görevlisi ‘César’ karakterinde döktürüyor. Takıntılara, öfkelere, arayışlara ve ‘mutluluk’ kavramına seslenen ‘arızalı’ korku-gerilim, iyi yazılmış ve yönetilmiş bir yapım. Türün meraklıları ve farklı bir ‘tat-doku’ arayanlar için yerinde bir seçim olacaktır orijinal adıyla “Mientras Duermes”.

BARBARA
‘Berlin Okulu’nun önde gelen isimlerinden Christian Petzold’un Berlin’den ‘En İyi Yönetmen’ ödülüyle dönen “Barbara”sı, 1980 yılına, Doğu Almanya’ya götürüyor bizi. Kendini küçük bir kasaba hastanesinde sürgünde bulan mesleğinde başarılı bir kadın doktor. Bir cerrah ile yakınlaşır herkesin yalnızlıktan üşüdüğü bu yerde. Öte yandan; Batı Almanya’da bulunan sevgilisinin yanına kaçmaktır isteği. ‘Resmi’ korkunun, otoritenin insanları sıfırladığı yer. Baskı, gelecek, özgürlük, idealler, görev, endişe, aşk, umut, hayal ve ‘her yerde aynı şey’… Başka bir yaşam fikrine alışmışken, akılda olmayanın, en zorun, hatta imkânsızın içindeki ‘ama’yı fark etmek. Duygusal bir kafa tutuş! Bütün yanılsamalardan, kalıplardan, ezberlerden uzak, büyük resme, başka, oldukça insani bir yerden bakan, kapitalist konforun tuzaklarına kanmayan, mesafeli bir anlatı. ‘Barbara’ rolünde, Nina Hoss çok iyi. Çehov satırları tadında bir anlatı. Ustalıklı, çok iyi çekilmiş film, sadece haftanın değil, sezonun en iyilerinden!

İSYAN
Ticari projelere iyiden iyiye yüklenen Luc Besson’un orijinal fikrinden yola çıkan ve yine Besson’un yapımcılığında çekilen aksiyon ağırlıklı bilimkurgu “İsyan / Lockout”, görüntü yönetmenliğinden gelme James Mather ve aynı zamanda senarist olan Stephen St. Legger’ın ilk uzun metrajları. Çekimleri, Sırbistan’ın başkenti Belgrad’da bulunan bir stüdyoda gerçekleşen filmin başrolünü Guy Pearce üstleniyor. Kadroda, “Lost” dizisinden tanıdık Maggie Grace ve usta aktör Peter Stormare’in da bulundukları hareketli yapım, 2079 yılında uzayın derinliklerinde, tehlikeli suçluların bulunduğu yüksek güvenlikli bir hapishanede geçiyor. Hapishanede çıkan isyanda rehin alınanlardan biri de, oraya bir kontrol için gelen ABD başkanının kızıdır. Başkanın kızını kurtarmak için, casusluktan tutuklanmış eski bir devlet ajanı görevlendirilir. Hainlikle suçlanan eski ajanın, birbirinden tehlikeli mahkûmlar arasında işi çok zordur. “Escape from New York / New York’tan Kaçış” ve “Die Hard / Zor Ölüm” rüzgârları estiren yapım, ezberlenmiş formüllere dayanmasıyla, ‘fark’ yaratamıyor. Buna karşılık, aksiyon dozu ile kendini izletiyor.
MURAT ERŞAHİN






Diğer Yazılar