Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

20 NİSAN 2012

19 Nisan 2012 Perşembe 22:15
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

31. İstanbul Film Festivali bitti. 32. Festivali beklemeye başladık… Ama filmlere ara vermek yok tabii. Vizyon bütün hızıyla devam ediyor. Bu hafta vizyona merhaba diyen altı yeni filmden dördü notlarımız arasında. Adına basın gösterimi düzenlenmeyen “Mezarına Tüküreceğim / I Spit on Your Grave”, bir korku gerilim. 1978 tarihli orijinal filmin yeni versiyonunda şiddet dozunun arttığına dikkat çekiliyor. “Sevimli Kahraman / Outback” ise öncelikle küçüklere seslenen bir animasyon. Evet, içinizdeki sinemadan çıkmış insana iyi bakmaya devam edin. Artık gayet iyi biliyorsunuz; sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu çünkü! Herkese iyi seyirler.

ÖBÜR DÜNYADAN
‘Herkes kendi hayaletini arar’ diyen İngiliz yapımı korku-gerilim, içindeki yoğun dramı ve insani boyutu asla ihmal etmiyor. Aksine, duygu yüklü bir dram orijinal adıyla “The Awakening”. TV dizileri ve belgesellerle adını duyuran İngiliz Nick Murphy’nin ilk uzun metrajı, hedefi bulmuş bir yapım. Birinci Dünya Savaşı’nın hemen ardından, 1921’de geçiyor öykü. Yaralarını sarma uğraşındaki toplum, kaybettiklerimiz, hayaletler, umutlar ve yalnızlık… Savaş travması, toplumun büyük çoğunluğunda, doğaüstü olaylara daha çok inanma refleksi ortaya çıkarmıştır. Hayalet avcısı ve hurafe düşmanı, eğitimli genç bir kadın olan Florence, gizemli bir hayalet vakasını araştırmak üzere; taşradaki bir yatılı okula gelir. İnanmadığı şeylerin varlığını fark edip, içinde bulunduğu gerçekle yüzleşmesi, genç kadını, kendi geçmişine götürür. Rebecca Hall’ün başrolü üstlendiği, klasik korku öğeleri barındıran etkileyici dramda diğer önemli rolleri, usta aktris Imelda Staunton ve Dominic West paylaşıyorlar. ‘Ne kadar çok hayaletimiz var yaşarken’ diye düşünüyorsunuz film arkası, sizi içinizde uzun bir yolculuğa çıkaran sokakta.

BATTLESHIP
“The Kingdom / Krallık” ve “Hancock” filmlerinden tanıdığımız aktör-yönetmen Peter Berg’in yönettiği bilimkurgu aksiyon, gezegenimizi korumak için uzaylı istilacılarla amansız bir mücadeleye giren deniz piyadelerinin öyküsünü taşıyor perdeye. Kusursuza yakın görsel efekt kullanımıyla dikkat çeken hareketli yapım, aslında ünlü oyuncak şirketi Hasbro’nun efsanevi oyunlarından ‘Battleship’, yani ülkemizde bilinen adıyla Amiral Battı’nın beyazperde uyarlaması. Sonuçta, bir masa oyunu perdede izlediğimiz. Kağıt kalemle oynanan taktiksel bir savaş oyunu olan Amiral Battı, dünyadan gönderilen sinyale cevap verip, gezegenimize gelen kötücül uzaylılarla, dünyayı korumaya çalışan kahraman askerlerin mücadelesine dönüşmüş. Film, bir şekilde oldukça militarist ve izleyiciyi Amerikan ordusuna, özellikle deniz piyadelerine katılmaya davet ediyor. Amerikan Donanmasının savaş gemileri ve personeliyle filme katkıda bulunması boşuna değil. Yakın zamanda ‘John Carter’ filminde, aynı adlı kahramanı canlandıran yakışıklı ve kaslı aktör Taylor Kitsch’i başrole taşıyan projede, İsveçli usta aktör Stellan Skarsgard’ın oğlu olan ve en son “Melancholia / Melankoli”de karşımıza çıkan Alexander Skarsgard, ve bir başka usta oyuncu Liam Neeson’da rol alıyorlar. Filme renk katan aktrisler ise; ünlü ve güzel şarkıcı Rihanna ile modellikten perdeye sıçrayan çekici Brooklyn Decker. Tanrı Amerika’yı korusun senfonisinin yeni ürünü, son tahlilde, bu tip filmleri sevenler için eğlenceli anlar vaat edebilir.

KORSANLAR
“Chicken Run / Tavuklar Firarda” ve Oscar’lı “Wallace and Gromit” adlı enfes animasyonların yaratıcısı İngiliz Aardman Animastions’ın yeni filmi, Aardman ismiyle özdeşleşen bir ‘claymation’. (Kilden yapılan ve hamur görünümlü nesnelerin yer aldığı animasyon türü) Bu kez 3 boyutlu olarak hazırlanmış el emeği, göz nuru animasyon, kahramanımız Korsan Kaptan ve tayfalarının maceralarını öykülüyor. Korsan Kaptan, ‘yılın korsanı ödülü’nü zorlu rakipleri arasından sivrilerek kazanmak için, yıllardır kendisini takip ettiğini düşündüğü başarısızlığını mağlup etmek istemektedir. Yolu, Kötücül Kraliçe Viktorya ve genç bilim adamı Charles Darwin’le kesişen sevimli korsanımız ve mürettebatı, yolculukları boyunca dostluk, kişilik, onur, korsanlık gururu ve hayatın anlamı gibi ciddi kavramları eşelerler. David Lynch’in “Fil Adam / The Elephant Man”i dahil bir çok eser ve filme gönderme yapan keyifli animasyon, yediden yetmişe herkes için eğlenceli dakikalar anlamına geliyor. Ayrıca yapıma harcanan emek, her şeyin üzerinde ciddi bir saygıyı hak ediyor.

MAR
Kısa film ve belgesellerin ardından ilk uzun metrajını imzalayan Caner Erzincan’ın yazıp yönettiği dram, Doğu’da, ücra bir köyde yaşayan bir baba ve iki oğlu ile ilgili. Başrolleri Volga Sorgu ve uzun zamandır sinemaya ara vermiş eski Yeşilçam aktörlerinden Yılmaz Şerif’in paylaştığı yapımda Begüm Kütük’te rol alıyor. İmkânsızlıkla çizili bir coğrafyada izole hayatlar. Köyden çıkış umutları, aşk, aile, yalnızlık ve hepsini çevreleyen zorlu memleket şartları. Çıkış fikri iyi proje, maalesef hedeften sapmış. Bir öykü inşa edilememiş zemine. Karakterlerin çoğu yama gibi duruyor ve hiçbir duygu geçmiyor perdeden izleyiciye. Atmosfer, dil ve biçimden de bahsedemiyoruz. Mesele ve sinema büyüsü yok ortada. Son tahlilde, kendini tamamen Volga Sorgu’nun performansına dayamış ‘olmamış’ bir yapım duruyor karşımızda.
MURAT ERŞAHİN












Diğer Yazılar