Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

19 NİSAN 2013

18 Nisan 2013 Perşembe 23:18
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

32. İstanbul Film Festivali sona erdi. Her bakımdan ‘Emek’ yoğun geçti festival. 33. film şenliği için en önemli dilek, açılış filmini ve bütün festivali Emek Sinema’sında izlemek olmalı! Emek, hiçbir yere taşınmamalı, yıkılmamalı. Emek, yerinde güzel! Emeğimize sahip çıkalım. Evet… Hayata iki hafta mola vermiştik. Maraton bitti ve vizyona döndük yeniden. 19 Nisan haftası, tam sekiz filme ev sahipliği yapıyor. Notlarımızda yer almayan yapımlara gelince; Selma Köksal´ın yönettiği Bahar İsyancıdır. 2003 tarihli efsane animasyon ‘Kayıp Balık Nemo’, üç boyutlu olarak yeniden izleyiciyle buluşurken, 2007 tarihli Güney Kore-ABD ortak yapımı animasyon ‘Cesur Balık’, ikinci filmiyle karşımıza çıkıyor. Nicolas Cage’in başrolü üstlendiği soygun öyküsü ‘Suç Ortağı / Stolen’ ile Uruguaylı Fede Alvarez yönetiminde bir yeniden çevirim olan ve Sam Raimi’nin başyapıtı sayılan ‘Kötü Ruh / Evil Dead’, haftanın ilgiye aday diğer filmleri. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insana pamuklar arasında bakmayı, gerekli özeni göstermeyi ihmal etmeyin lütfen. Sokaklar, tıka basa sinemadan çıkmamış insanlarla dolu gayet iyi bildiğiniz üzere! Herkese iyi seyirler.

GEÇİT YOK
‘Janghwa, Hongryeon / Karanlık Sırlar’, ‘Dalkomhan Insaeng / Acı Tatlı Hayat’ ve ‘Akmareul Boatda / Şeytanı Gördüm’ adlı rafine filmlerle müptelası olduğumuz Güney Koreli Kim Jee-woon da, Hollywood’a daha fazla hayır diyemeyip, yeni dünyaya adım atmış. Yaman sinemacının büyük prodüksiyona sahip ilk İngilizce filmi, eğlenceli, stilize, şık ve sıkı bir aksiyon. Andrew Knauer adlı genç senaristin son derece Amerikalı öyküsünü, kendi coğrafyasına ait bit duyarlılıkla kotarmış usta yönetmen. Sıradan kasaba sakinleri, kanunsuzlara karşı birbirlerini kollarken, adaleti savunuyorlar. Meksika sınırındaki küçük bir kasaba, gözü pek bir narkotik polisiyken, şiddetle olan ilişkisini sıfırlayıp Los Angeles’dan buraya gelen ve yerleşen şerif, onun sakinliğe alışmış ama cesur yardımcıları ve büyük bir hata yapıp, Meksika’ya, sınıra yakın bu kasabadan kaçmak isteyen uyuşturucu lordu ve adamları… Ortalık kan gölüne dönerken, duygusallıktan ödün vermeyen bildik öykü, oldukça estetik, mizahla hüznün iç içe geçtiği ve şiddetin onlara eşlik ettiği bir evrende yansıyor perdeye. Yeniden silahına sarılmak zorunda kalan kasaba şerifi rolünde, ‘eski Terminator’ Arnold Schwarzenegger, 1952 tarihli Fred Zinnemann klasiği ‘High Noon / Kahraman Şerif’in Gary Cooper’ına gönderme yapıyor. Forest Whitaker, ‘Jackass’ alışkanlıklarını filme taşıyan çılgın aktör Johnny Knoxville, İspanyol aktör Eduardo Noriega, Peter Stormare, Luis Guzman, adrenalin etkili son sürat aksiyonun diğer yıldız isimleri. Spagetti westernlerden, en acımasız ‘Kirli Harry’ filmlerine dek göndermeler yapan eğlenceli seyirlik, bir ustanın elinden, yeni geldiği Hollywood’a ve alışkanlıklarına sunulmuş bir hediye adeta! (3,5 / 5)

YABANCI
1980 darbesi sonucu, Fransa’ya iltica etmiş bir ailenin kızıdır Özgür. Babasının ölümünün ardından, vasiyetini yerine getirmek üzere; İstanbul’a gelir. Anavatanında defnedilmek istemiştir babası. Ancak, Özgür, hesapta olmayan şeylerle karşılaşır İstanbul’da. Babası vatandaşlıktan çıkarılmıştır. Bu sorunu çözmeye çalışırken, hiç görmediği akrabalarına ulaşır ve yeni keşfedeceği gerçeklerle karşılaşır. Filiz Alpgezmen’in ilk sinema filmi, galasını; aynı zamanda yarıştığı geçtiğimiz Adana Altın Koza’da gerçekleştirmişti. Başrolü, ‘Kavşak’ filminin ödüllü ismi Sezin Akbaşoğulları’nın üstlendiği dramda, diğer önemli rolleri Caner Cindoruk ve Serkan Keskin üstleniyorlar. Son derece cesaretle, direkt sözler söyleyen ve tespitlerini kıvırmadan perdeye yansıtan film, daha incelikli olsaymış keşke. Bir fırsat kaçmış gibi gözüküyor; büyük resme bakınca. Daha zarif, daha bir sinema büyüsüne sahip, daha titiz olabilirdi her şey. Ama kesinlikle kötü değil son tahlilde. İzleyin. (2,5 / 5)

TEKSAS KATLİAMI 3D
Tobe Hooper’ın 1974 tarihli kült filmi ‘The Texas Chainsaw Massacre’ ‘teen slasher’ alt türünü başlatan ve korku-gerilim sinemasına yeni bir soluk getiren önemli bir yapımdı. Üç devam filmi çekilen ünlü yapım, 2003’teki yeniden çevirimle genç izleyiciler tarafından da çok sevildi. 2006 tarihli ‘Teksas Katliamı: Başlangıç’ ise serinin altıncı filmiydi ve bizleri olayların başlangıcına, kana susamış yamyam ailenin öyküsünün nasıl doğduğuna götürüyordu. Son dönemde ‘Preguel / en başa dönelim’ filmleri modasına uyan yapım, 1969’da başlıyor, kanlı cinayetlere imza atan ailenin fertlerini, onların ‘profesyonel psikopatlığa’ ulaşmasını ve özellikle ailenin en korkutucu üyesi olan meşhur ‘Leatherface’i yakından tanıtıyordu. Tabii ki midesi sağlam olanlar içindi Güney Afrikalı Jonathan Liebesman’ın korku klasiğine getirdiği yorum. Bu kez, geleceğe; bugüne geliyoruz ve canavar ailenin yok olmasından sonra beklenmedik biçimde yeniden ortaya çıkan vahşete ve Leatherface’in yeni ailesini bir arada tutma çabalarına tanıklık ediyoruz. Genç bir kadının, kendisine kalan miras sonrası; gerçek kimliğini araştırırken, ulaştığı şaşırtıcı sonuç ve yeniden ‘uyanan’ vahşet. John Luessenhop’un korku gerilime ve slasher alt türüne eklediği hemen hiçbir yenilik olmasa da, klasik öykünün ve Leatherface’in duygusallığı! hatırına ilgiyle izlenecek bir film olmuş serinin yeni halkası. Sona erecek gibi de gözükmüyor. Meraklılarına ise iyi gelecek. (1,5 / 5)
MURAT ERŞAHİN






Diğer Yazılar