Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

10 ŞUBAT 2017

09 Şubat 2017 Perşembe 20:38
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni vizyon, biri yerli yapım olmak üzere, toplam altı yeni filme merhaba diyor. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.


SWISS ARMY MAN

-Her yalnız kendi sobasında yanar-

Özdemir Asaf’ın enfes dizeleriyle attık filmin spotunu. Varoluş incelikleriyle donanmış kara komedi, prömiyerini yaptığı bağımsız filmlerin kalesi sayılan ‘Sundance’da, yaratıcılarına ‘en iyi yönetmen’ ödülünü kazandırmıştı. Daniel Kwan ve Daniel Scheinert ikilisinin yazıp yönettikleri eksantrik yapımda başrolleri, iki yetenekli aktör; Paul Dano ile Daniel Radcliffe üstleniyorlar. Düştüğü ıssız adadan kurtuluş şansının kalmadığına kanaat getiren Hank, kendini asmaya hazırlanırken, kıyıya vurmuş bir cesedin varlığını keşfeder. Manny adını verdiği ceset, olağanüstü özelliklere sahiptir; üstelik konuşabilmektedir de! Konuşan bir ölüyle yalnızlığına son veren Hank, adadan kurtulmak için yeni bir ümide sahiptir artık.
Absürd bir mizahın, varoluşumuz üzerine altı çizilesi sorular sorduğu öykü, her anlamda öteki olmanın bünyeye verdiği dayanılmaz ağırlığı da irdeliyor. Mide ve bağırsak gazlarının tetiklediği ‘edepsiz’ ve ‘hınzır’ hayata dönüş hikayesi, yalnızlık, hayal kırıklığı, dostluk, beklentiler, eldekiler ve insan ömrünün manası üzerine, sevimli ve aykırı bir resim yaratıyor perdede. Mary Elizabeth Winstead’in de rol aldığı yaman ve modern satirik öykü, iki başrol oyuncusunun seslendirdikleri şarkılarla zenginleşiyor. Yetişkinler için; eldekiler ve ihtiyaçlar üzerine, özgür ruhlu ve serseri bir masal. Komik olduğu denli karanlık, provokatif ve hüzünlü ayrıca. Oruç Aruoba’nın şu satırları kalıyor damakta filmin ardından: ‘Yaşam, rüzgarın titrettiği yaprakların hışırtıları ardından çağıran bir ses gibi: çabucak yitiveren, anlaşılamadan söylediği’. (3,5 / 5)


JOHN WICK 2

-Çizgi roman ruhlu aksiyon bombası-

İsim yapmış, tecrübeli bir dublör-aktör olan Chad Stahelski’nin, 2014 tarihli ilk yönetmenlik denemesi ‘John Wick’, son derece titiz tasarlanmış tempolu bir aksiyondu. Bilgisayar oyunlarını akla getiren yakın dövüş koreografisi içeren grafik şiddet gösterisinde başrolü; Keanu Reeves üstleniyordu. Sevdiği kadın için bütün o eski karanlık geçmişini geride bırakıp, temiz bir sayfa açan, acımasızlığı ile ün yapmış eski kiralık katil John Wick, yıllarca adına çalıştığı Rus mafyasının genç ve şımarık oğlu tarafından rahatsız edilip, saldırıya uğradığında, ettiği yeminden dönerek, tekrar silahlarını kuşanıyor ve intikam adına, eskiden olduğu gibi, durdurulamaz bir ölüm makinesine dönüşüyordu. Dakikada birden fazla kişinin öldürüldüğü aksiyon, bilindik intikam öyküsü klişeleriyle ilerlese de, epey stilize, ana karakterinin ‘cool’luğuna denk düşen biçimde, oldukça serinkanlı yansıtılmıştı perdeye! Suç dünyasının bütün detayları ve derin örgütlenmenin pek bilinmeyen raconu, Keanu Reeves’in karaktere cuk oturan performansı ile birleşince, keyifli ve sürükleyici bir seyirliğe dönüşüyordu.
Derek Kolstad tarafından yazılıp yaratılan aksiyon karakteri; yapımcılar tarafından yeni bir aksiyon serisine dönüştürülmüş durumda. Bilgisayar oyunlarının ve çizgi roman ruhunun harmanlandığı yeni filmde, orijinal adıyla ‘John Wick: Chapter 2’de Keanu Reeves’in canlandırdığı intikam peşinde gözü dönmüş biçimde tereddütsüz yok eden adam John Wick, dakikada beş kişiden fazla adam öldürüyor bu kez. Emeklilik günlerine başlayamadan, maziden çıkagelen yeni bir suç baronuyla olan hesabını temizlemeye soyunur kahramanımız. Daha fazla aksiyon, kendi mantığını ve doğal olarak atmosferini yaratmayı başarmış. Suç dünyasının gizli ve gizemli örgütlenmesinin, türlü inceliklerle öykülendiği adrenalin bombası, ilkinden daha keyifli bir seyir zevki veriyor ama her bünyeye ve beğeniye göre değil kuşkusuz. İlk filmin tanıdık isimleri, Ian McShane, John Leguizamo, Lance Reddick ve Bridget Moynahan’a yeni filmde Ruby Rose, Common, Claudia Gerini, Riccardo Scamarcio ile birlikte usta aktör Laurence Fishburne ve bir efsane, Franco Nero eşlik ediyorlar. Meseleniz ve türünüz aksiyonsa eğer, doğru adres John Wick kesinlikle! (3 / 5)


KARANLIĞIN ELLİ TONU

-Kapitalist karanlığın hissiz hazları-

2015 yapımı ‘Fifty Shades of Grey / Grinin Elli Tonu’, grinin değil, ‘anlamsızlığın’ elli tonuydu gerçekte! Genç kızların tiz çığlıklarla karşıladıkları E.L. James’in çok satan aynı adlı ‘popüler’ romanının beyazperde uyarlaması, 2009 tarihli, John Lennon’un hayatına mercek uzatıp, ümit vaat eden ‘Nowhere Boy’ un yönetmeni İngiliz sinemacı Samantha Taylor-Johnson imzası taşıyordu. İngiliz dili ve edebiyatı öğrencisi Anastasia Steele, multimilyoner, yakışıklı ve karizmatik iş adamı Christian Grey ile arkadaşının ricası üzerine bir röportaj gerçekleştiriyor; henüz ilk görüşmede, adamın tavırları ve karizması, genç kadını derinden etkiliyordu. Aşka ve ilişkilere mesafeyle yaklaşan Anastasia, yakışıklı adamın cazibesine karşı koyamayınca, kendini, ilişkinin çekimine bırakıyor fakat Grey’in özel hayatını oluşturan alışagelmedik, farklı zevkleri, Ana’yı ürkütüyordu. Genç kız, tutku ile bağlandığı adamın sır dolu cinsel oyunlarının ortasında buluyordu kendini.
Dakota Johnson ve Kuzey İrlanda asıllı Jamie Dornan’ın kimyasına sırtını rastlayan erotik romantik dramda, usta aktris Marcia Gay Harden’da rol alıyordu. Şurup, şeker durumlar arasında, ‘yalancı’ bir light pornografi haliydi, ‘grinin elli tonu’nun özeti işin aslı. Seksenli yıllarda burun kıvrılan Zalman King ve Joe D’Amato filmlerini mumla aratan, yeni nesil bir pornografiye yumuşak geçiş filmiydi, perdede duran. Ne idiği belirsiz karakterler, oluşlar, duygular geçidi… Tutku ve şehvet denen içi dolu kavramları boşaltan, sıfırlayan, ayakları yere basmayan film sayesinde, yeni neslin değer ve cinsellik yargılarına da ibretle ‘bir bakıp çıkıyorduk’, usulcacık!
Bir seriye dönüşen popüler yapımın hayranlarına çığlıklar attıracak yeni filmi ‘Fifty Shades Darker / Karanlığın Elli Tonu’, bir elinde cımbız, bir elinde ayna olup, dünyayı umursamayanlara ve özellikle boşlukta kulaç atanlara sesleniyor yine! Yeni bölümün yönetmen koltuğunda tecrübeli isim James Foley oturmakta. 1986 tarihli ‘At Close Range’ ve 1992 yapımı ‘Glengarry Glen Ross / Amerikalılar’ adlı ciddi filmlerin yönetmeni Foley; bu kez popüler ve belli ki sipariş bir işe soyunmuş. Romantik dramın oyuncu kadrosu yine aynı tabii! Dakota Johnson ve Jamie Dornan, fantezi peşinde koşmaya devam ediyorlar. Christian, Ana’nın hayatına geri dönmek için uğraşmaktadır. Anastasia, hoşlandığı adama ikinci bir şans verir ama zengin, başarılı ve yakışıklı genç iş adamının geçmişindeki karanlık, iki sevgiliyi rahat bırakmamaya kararlıdır.
Üçüncü filme göz kırparak sona eren bölüm, ilk filmin ‘boşluğunu’, artırarak sürdürmekte. 1986 tarihli Adrian Lyne filmi ‘Nine ½ Weeks / 9 ½ hafta’ nın yıldızı Oscarlı aktris Kim Basinger’ın, seksi öğreten olgun teyze rolünde karşımıza çıkması, ayrı bir ironi ve hüzün oluşturuyor bünyede. Özellikle beyaz ve pembe dizi hayranı genç kızlara seslenip, kapitalist dünyanın tüketimi körükleyen karanlığından beslenen yapım, sadece kitabın ve popüler bir seri halini alan filmin hayranlarına önerilir. (1 / 5)


LEGO BATMAN FİLMİ

-Kendin olmak ve ekip ruhu üzerine-

2014 tarihli ‘The Lego Movie / Lego Filmi’nde de yer alan süper kahraman ‘Batman / Bruce Wayne’ sevimli animasyon serisinin yeni filminde başrole geçmiş. Batman, gizemli ve karanlık şehri Gotham’ı, ezeli düşmanı Joker’den korumak için etrafındakilere güvenmeyi öğrenmek zorundadır.
Üç boyutlu macera, Chris McKay imzası taşıyor. Ülkemizde, dublajlı olarak perdelere yansıyacak olan animasyon, kendin olmak ve ekip ruhu üzerine ciddi paragraflar açıyor. Meselenin güçlü çizgilerle desteklendiği yapım, Legolarla oluşan süper kahramanlar dünyasıyla da geçiyor dalgasını. Hemen bütün süper kahramanların perdede arz-ı endam ettiği animasyon keyifli, eğlenceli, öğretici tarafıyla yediden yetmişe hemen her izleyiciye seslenecek biçimde hazırlanmış. Bünyeye, nostaljik esintiler salan Wham! ve Al Jarreau’lu soundtrack ayrıca çok hoş. (3,5 / 5)

Alpgiray M. Uğurlu’nun yönettiği yerli yapım ‘Enkaz’ ile Belçika yapımı fantastik macera ‘Isra en het magische boek / İsra ve Sihirli Kitap’, haftanın notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler herkese. MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar