Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

10 HAZİRAN 2016

09 Haziran 2016 Perşembe 21:56
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın beraberinde getirdiği yeni film sayısı dokuz. İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın. Herkese iyi seyirler.

BELGICA
‘The Misfortunates / Çölde Kutup Ayısı’, ‘The Broken Circle Breakdown / Kırık Çember’ adlı yürek söken filmleriyle son dönemin yaman yönetmenlerinden biri olarak bağrımıza bastığımız Belçikalı Felix van Groeningen’in yeni filmi, ülkemizde perdeye ilk kez 35. İstanbul Film Festivali bünyesinde yansımıştı. Bağımsızların kalesi Sundance’da ‘dünya sineması - en iyi yönetmen’ ödülü kazanan dram, iki erkek kardeşin Brüksel’de kurdukları bar etrafında gelişenleri ve iki kardeşin ilişkisini öykülüyor. İyi bir gece kulübü işletmek ve Belçika gece hayatının yeni kralı olmak isteyen Jo, taşrada ailesiyle birlikte yaşayan ağabeyi Frank’la birlikte kolları sıvar ve iki kardeş; ‘Belgica’ adlı barda ortaklaşa çalışmaya başlarlar. İçkinin su gibi aktığı kontrolsüz geceler ve tahmin dışı zorluklar ‘işi’ zaman zaman çıkmaza soksa da; büyüme kaçınılmaz olur. İmece şeklinde başlayan amatör heves, kısa zamanda, ‘büyük çaplı’ bir kar odağı haline gelir. Ancak kapı önünde bekleyen hedonizm ve serseri ruh, önce Frank’ı, ardından Jo’yu etkisi altına alınca, ağır bedel ışıltılı geceleri kapkara kılar. Dinamik kurgusu, etkili yönetimi, yetkin oyuncu performansları ve müthiş soundtrack’ıyla kıpır kıpır bir film ‘Belgica’. Groeningen’in bildik ‘aile’, sevgi, dostluk, sorumluluk, fedakarlık, hesaplaşma, serserilik, avarelik, bizi sarmalayan acımasız sistem ve akıp giden hayat temaları yine perdede. Eski göz ağrılarının etki gücünde olmasa da yine özellikli, içli, haylaz ve hayat yüklü! (3,5 / 5)

KORKU SEANSI 2
Gayet iyi çekilmiş korku serisinin yeni bölümünü, ilkinde olduğu gibi yine James Wan yönetmiş. ‘Saw / Testere’ ile türe iddialı ve hızlı bir giriş yapan James Wan, 2013 yapımı ‘The Conjuring / Korku Seansı’nda türün iddialı isimlerinden biri olduğunu iyice perçinlemişti. ‘Korku Seansı’nı, William Peter Blatty’nin kendi romanından bizzat uyarladığı ve William Friedkin’in korku sinemasının kurallarını yeniden belirlediği 1973 tarihli başyapıt ‘The Exorcist / Şeytan’a direkt göndermeler yapan ve finalinde müthiş bir saygı duruşunda bulunan, kişilikli bir korku filmi olarak nitelemiştik. 1977 Malezya doğumlu yönetmen, Chad ve Carey Hayes kardeşler tarafından yazılan senaryoda, başrolleri üstlenen Vera Farmiga ve Patrick Wilson’u yönetmişti. 1970’lerin hemen başında geçiyordu ilk film. Paranormal olayları araştıran karı koca, Lorraine ve Ed Warren, beş çocuklu bir ailenin Rhode Island’da bulunan çiftlik evinde yaşanan doğaüstü korkutucu olayları açıklamak ve evi kötü ruhlardan kurtarmak için kolları sıvıyorlardı. İyi çekilmiş, iyi yazılmış, kırılma anları ile ürperten, iyi oynanmış korku-gerilim, içerdiği ‘tanıdık’ sahne ve anlara rağmen ilgiyle izletiyordu kendini. Kamera kullanımı ise gerçekten müthişti. Devam filmi, ilkinden de ustalıklı kotarılmış. Öyküsünün sınırları belli olsa da, James Wan, atmosfere ve mekana olan hakimiyetini, güçlü yapım tasarımının da katkısıyla ‘şov’ görünümüne yükseltmiş. Türün en nitelikli isimleri arasında kendisinin sayılması gerektiğini haykıran bir film çekmiş. Bu kez, paranormal dedektiflerimiz kendilerini, 70’lerin ikinci yarısının hemen başında İngiltere’de buluyorlar. Dört çocuklu yalnız bir annenin yardım çığlığı ve bu zavallı aileye musallat olan kötü bir ruh! Kuzey Londra’nın kendine has atmosferinde, müthiş açılarla, 133 dakika süren ama bir dakika bile sıkılmadığınız sürükleyici ve tüyler ürperten karanlık bir yolculuk. Patrick Wilson ve Vera Farmiga’ya yeni filmde eşlik eden isimlerse; Frances O’Connor, Simon McBurney, Franka Potente ve son derece başarılı küçük aktris Madison Wolfe. Keyifli bir seyirlik fakat öykü ve gidebildiği noktalar üzerine, biçim kadar kafa yorulsaymış keşke. (3 / 5)

FIRTINALI HAYATLAR
Aktör kimliğiyle tanınan İngiliz sinemacı Michael Grandage’ın ilk yönetmenlik denemesi, zarif ve incelikli bir dram. A. Scott Berg’in ‘Max Perkins: Editor of Genius’ adlı biyografik kitabından perdeye uyarlanan yapımın senaristi ise, üç kez Oscar adayı olmuş usta isim John Logan. New York’un prestijli yayınevi Scribner’ın efsane editörü Max Perkins ve otuz yedi yaşında göçüp giden yazar Thomas Wolfe. İkilinin dostlukları, edebiyat ile hayatın kesiştiği yerde ortaya çıkan fikir ayrılıkları ve hiçbir şey dinlemeden akıp giden zorlu yaşam. Dönemin dev kalemleri Ernest Hemingway ve F. Scott Fitzgerald da öyküde kendilerine fazlasıyla yer bulan isimler. Dönemin sembolleşmiş yazarlarını keşfeden edebiyat dehası Max Perkins, çarpıcı yeteneğiyle dikkatini çeken Thomas Wolfe’nin de elinden tutar. İkili arasındaki karmaşık dostluk ilişkisi etrafında, yazım, insanlık, sevgi, şefkat, vefa, takıntı, tutku gibi kavramlar resmigeçit yapar adeta. Hayatın ve edebiyatın tüketen ve aynı anda var eden gücü üzerine kişilikli bir bakış, bu epey hüzünlü ilk film. Berlin’de ‘Altın Ayı’ adayı olmuş dram, başarılı dönem tasvirinin yanış sıra güçlü oyuncu kadrosuna da çok şey borçlu. Colin Firth ve Jude Law’a eşlik eden isimler; Nicole Kidman ve Laura Linney. Scott Fotzgerald’a Guy Pearce hayat verirken, Hemingway’i Dominic West canlandırmış. Anlaşılması güç ama her şey hakkında fikri olan ve dünyayı dolduran bir takım ‘bilge’ gençler tarafından ‘sıkıcı’ bulunmuş olması, filmin ‘fonda yatan değerini’ daha da pekiştiriyor kanımca. Duygular dahil hemen her gerçeğin hızla tüketildiği günümüzde, ‘adına’ yaşanacak ve çabalanacak değerleri elemle anımsatması açısından önemli bir film, bu zarif biyografik dram. (3,5 / 5)

SİHİRBAZLAR ÇETESİ 2
Gerilim katkılı entrika serüveninin bir seriye dönüştüğünü görüyoruz. ‘The Transporter / Taşıyıcı’ ile ortaya çıkan Fransız aksiyoncu Louis Leterrier imzalı 2003 tarihli ilk bölüm için şunları yazmışız: Ortaya civciv veya kuş çıkacak sanıyorsunuz ama ‘nasıl yani’ iç sesleriyle süren bir karmaşa yansıyor perdeye. İçerik boş olunca, aksiyona abanmış, vasat altı bir ‘abrakadabra’ öyküsü. Gerisi yok! İkinci bölümü; aksiyonu bol ‘G.I Joe: Retaliation / G.I. Joe: Misilleme’ filminden tanıdığımız Jon M. Chu yönetmiş. Oyuncu kadrosu büyük ölçüde aynı. Isla Fisher’in yerini, Lizzy Caplan almış. Jesse Eisenberg, Mark Ruffalo, Woody Harrelson, Dave Franco’lu tanıdık ekibe, Morgan Freeman ve Michael Caine gibi ilk bölümde de yer alan ustalar destek veriyorlar. Zenginden çalıp, fakire dağıtan Robin Hood ekolü sihirbazlar çetesi ‘Atlılar’, geri dönüyorlar ve bu kez itibarları için uzmanı oldukları yeni illüzyonlar yapıyorlar. İyiler, kötüler, FBI, intikam, geçmiş, dostluk ve sihir… Tempolu kurgu anlayışını, kurgudan çıkarıp, arapsaçı bir ‘çokbilinmeyenli’ denkleme çeviren film, baş döndürüyor ama olumsuz anlamda! İlk bölümün havada kalmışlığından, uzay boşluğu bölümüne terfi eden yapım, sadece serinin hayranları ve sihirbazlık gösterilerine meraklı olan izleyici için. (1,5 / 5)

Disney’in yeni üç boyutlu animasyonu ‘Zootopia / Zootropolis: Hayvanlar Şehri’, Bruce Willis’li aksiyon ‘Precious Cargo / Özel Kargo’, Bollywood yapımı ‘Ki and Ka / Kim Kadın Kim Koca’ ve iki yerli yapım; dram türündeki ‘Ve Panayır Köyden Gider’ ile korku-gerilim ‘Sekerat Son’, haftanın; notlarımız arasında yer alamayan diğer yenileri. Herkese tekrar iyi seyirler.

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar