Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

08 NİSAN 2016

07 Nisan 2016 Perşembe 21:33
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın beraberinde getirdiği film sayısı on bir! Bu kalabalık sayının çoğunu yerli filmler oluşturuyor. Komediden, korkuya, altı yerli film merhaba diyor bu hafta! İçinizde yaşayan sinemadan çıkmış insanın elini sakın ha bırakmayın! Herkese iyi seyirler.

YENİDEN BAŞLA
Eşini bir trafik kazasında yitiren başarılı yatırım uzmanı, hayatını sorgulamaya başlar. Bu kısa tanıtım cümlesinin içini dolduran hayata ve insana ait hemen her şeyi perdeye taşımaya çalışmış incelikli dram. ‘C.R.A.Z.Y / Çılgın’, ‘The Young Victoria / Genç Victoria’, ‘Café de Flore / Ruh Eşim’, ‘Dallas Buyers Club / Sınırsızlar Kulübü’, ‘Wild / Yaban,’ gibi zihinde yer eden kalburüstü filmlerin Kanadalı yönetmeni Jean-Marc Vallée imzası taşıyan dram, zeki ve provokatif senaryosuyla da dikkat çekici. Acısını içinde yaşamak yerine, geride kalan geçmişine bakıp, hayatını sorgulayan ve üzerindeki bütün sahtelikleri atarak, yalansız yaşamak adına, yeni bir başlangıcı kovalayan genç adamın hikayesi, bir şekilde yaşanan bir şok sonucu ‘kendine gelmenin tazeleyici etkisi’ üzerine. Modern bir şehir masalı işin aslı Vallée’nin filmi. Başrolü üstlene Jake Gyllenhaal’e, Naomi Watts ve bir diğer usta isim Chris Cooper eşlik ediyorlar. Bazen, aklında hiç olmayan birine, bir şeye açılırsın aniden. Paranı kaptırdığın otomat şirketine örneğin… Acı, hesaplaşma, yalanlar, gerçekler, itiraflar, duygular, yıkımlar, yeniden inşalar, insanlar ve geride kalan ayrıntılar üzerine. ‘Yaşam bu işte… Hepsi hepsi yıkım’ diyen duygusal yapım, ruhuna denk düşen soundtrack’ten, biçimine kadar özenli bir çalışma. Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi diyor son tahlilde! (3,5 / 5)

ÖLÜM EMRİ
Uluslararası savaş endüstrisinin açtığı yeni cepheleri gözler önüne seren dramatik savaş gerilimi, yaşam hakkının önemine parmak basarak, ‘dünya yaşanacak yer değil’ diyor! İngiltere yapımının yönetmen koltuğunda, Güney Afrikalı usta sinemacı Gavin Hood oturuyor. En iyi yabancı film Oscar’ı sahibi 2005 yapımı ‘Tsotsi’, 2007 tarihli Rendition / Yargısız İnfaz’, 2009 yapımı ‘X-Men Origins: Wolverine / X-Men Başlangıç: Wolverine’ ve 2013’te izlediğimiz ‘Ender’s Game / Uzay Oyunları’nın ardından, iyi bildiği politik dramlara bir yenisini ekliyor yaman sinemacı. Londra merkezli ordu istihbarat komutanı Albay Katherine Powell, bir grup tehlikeli teröristin, Kenya’nın başkenti Nairobi’de bulunduğunun, insansız uzay araçlarının, hemen her yeri gözetlediği kameralar tarafından tespit edildiği bilgisi üzerine harekete geçer. Gizli operasyon, teröristleri imha etmek amaçlıdır. Kurulan kriz masasının, mutabakat sonucu verdiği vur emrinin ardından, Nevada’daki kontrol merkezinde, Amerikan insansız hava aracını kontrol eden pilot Steve Watts, karargahın bahçesine küçük bir çocuğun girdiğini görünce, ateşleme düğmesine basamaz! Saniyeler hızla akarken, zorlu karar, politikacıların, askerlerin, hukukçuların iki dudağının arasında olacaktır. Helen Mirren, Aaron Paul ve geçtiğimiz Ocak ayı içinde yitirdiğimiz usta aktör Alan Rickman’ın başı çektikleri oyuncu kadrosunda, Phoebe Fox ve ‘Captain Phillips’ filmiyle, ‘en iyi yardımcı erkek oyuncu’ dalında Oscar adayı olan Somalili aktör Barkhad Abdi’de rol alıyorlar. Verilmesi neredeyse imkansız olan karar üzerine, son derece etkin kurulmuş bir gerilimle anlatılan öykü, batının, yani egemen güçlerin iki yüzlü ahlak anlayışından tutun da, militarist mantığa ve siyasi kirliliğe kadar hemen her oluşa değiniyor. Sadece tek bir insanın hayatının bile, hemen her şeyden üstün olduğu mantığı ve gerçeğinden hareket eden yapım, bu tespitin, günümüz dünyasında maalesef varolmayan bir olgu olduğunu bilse de, ‘değerler’, ahlak ve etik üzerine, eleştirmekten geri kalmadan ama bir an olsun yargılamadan ciddi tespitler yapıyor. Kimi gereksiz ve egzajere durumları göz ardı edersek, her şeyden önce insancıl diyebiliriz orijinal adıyla ‘Eye in the Sky’ için! (3,5 / 5)

ÖLÜMCÜL OYUN
Severin Fiala ve Veronika Franz’ın yazıp yönettikleri, orijinal ismi ‘Ich Seh ich seh’ olan Avusturya yapımı, psikolojik derinliklerimizle oynayan etkili bir korku-gerilim. On yaşını süren ikizler Elias ile Lukas, sıcak bir yaz günü, gözlerden uzak, ıssız bir inziva mekanındaki şık evlerinde, oyun dönüşü, annelerini beklemektedirler. Estetik ameliyattan dönen bandajlı kadının anneleri olmadığını düşünen ikizler, yaşadıkları şüpheyi, uç noktalara taşıyacaklardır. Sürprizli öyküsü, işin aslı, perdede karşımıza sıklıkla çıkan öykülerden farklılık göstermese de, filmin gerçek başarısı, yarattığı atmosfer ve sanat yönetiminde yatıyor. Lukas ve Elias Schwarz adlı küçük ikiz aktörelere eşlik eden isim Susanne Wuest. Ödüllü ve usta görüntü yönetmeni Martin Gschlacht’ın kamerası, gerçekten rahatsız edici sahnelere sahip karanlık filmin artı değeri. Benzerlerini özellikle uzak doğu korku sinemasında defalarca izlediğimiz - ki ilk akla gelen örnek olarak, Jee-woon Kim imzalı 2003 yapımı ‘Janghwa, Hongryeon / Karanlık Sırlar’ adlı başarılı tür örneğini gösterebiliriz- film, son derece titiz bir yapım tasarımıyla sarıp sarmalanmış. Schubert’in ‘Psalm 23’ü eşliğinde tedirgin edici bir psikolojik korku-gerilim örneği. (3 / 5)


‘Kızkaçıran’, ‘Türk Lokumu’, ‘Baba Mirası’, ‘Küçük Esnaf’ adlı komedilerle birlikte, ‘91.1’ adlı dram ve korku örneği ‘Azem 3: Cin Tohumu’ adlı yerli filmlerle birlikte, Ben Stiller ve Owen Wilson’lu ‘Zoolander 2’ ve Meksika animasyonu ‘Un gallo con muchos huevos / Cesur Horoz’, haftanın notlarımızda yer alamayan diğer yenileri. Tekrar iyi seyirler!
MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar