Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

08 HAZİRAN 2012

07 Haziran 2012 Perşembe 21:42
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Yeni haftanın film sayısı sekiz. Üç boyutlu animasyon “Madagaskar 3: Avrupa’nın En Çok Arananları/Madagascar 3: Europe’s Most Wanted” ve adlarına basın gösterimi düzenlenmeyen iki yapım; Kuzey Kıbrıs yapımı “Anahtar” ve İspanyol patentli korku-gerilim “Lanetli Kız / Dictado” notlarımız arasında yer almıyorlar. Taviani Kardeşler imzalı ‘Altın Ayı’lı “Sezar Ölmeli/Cesare Deve Morire” haftanın en iyisi… Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu biliyorsunuz! Bu durumda ne yapıyoruz? İçimizde yaşayan kısa ömürlü ‘sinemadan çıkmış insana’ iyi bakıyoruz! Herkese iyi seyirler!

SEZAR ÖLMELİ
Orijinal adıyla “Cesare deve Morire”, “Sezar Ölmeli” ilkin, 31. İstanbul Film Festivali’nin kapanış filmi olarak buluşmuştu ülkemiz sinemaseverleriyle. Roma’daki yüksek güvenlikli bir cezaevinde sanatla hayatı ilişkilendiriyor ilginç dram. En zor şartlarda sanatla uğraşmanın daha insan, daha özgür ve daha birey kıldığı kişilikler. Mahkûmların, hayata tutunma yolu; halka açık bir tiyatro oyunu. Berlin’de kazandığı ‘Altın Ayı’ya, 11 tane David di Donatella heykelciği eklemeyi başarmış İtalyan yapımı, yedinci sanatın ustalarından Taviani kardeşlerin imzasını taşıyor. Paolo ve Vittorio Taviani’nin bildik ustalıkları, peliküle sinmiş yine. ‘İyi ki sinema var’ dedirten, iki kardeş yönetmen. 1929 ve 31 doğumlu kardeş sinemacılar, yaşlarının ötesinde; dinamizm gerektiren son derece zorlu işin altından başarıyla kalkmışlar. Shakespeare’in ‘Julius Caesar’ oyununu, bir hapishanede, tümü mahkûmlardan kurulu bir kadro ile sahneye koyan bir ekip ve tragedyaların, hayatla ilişkisi. İlk etapta, kadro için seçmeler yapılıyor. Daha sonra, metni öğrenmek ve provalar. Sezar, Brütüs ve diğerleri. Gerçekle iç içe giren oyun kimlikleri. Hayatın üşüten yanı ve Shakespeare’in büyüleyici şiirselliği! Sanatın ve onun yaşama bağlayıcı gücünün, bütün ömrünü parmaklıklar arasında geçirecek insanlara verdiği motivasyon, en önemlisi; ‘farkındalık’! Sanatla hayatın bunca benzerliği öte yandan! Son tahlilde, mutlaka izlenmesi gerek!

HAYATININ SEÇİMİ
‘Boş verin’ der baba, çok zor geçen ve müthiş bir içsel muhasebe yaptığı günün sonunda yemek masasında ailesine. ‘Bu akşam dua etmeyeceğiz. Yemeğimizi yiyeceğiz sadece. Oğlum, bana ekmeği uzatır mısın?’ Film bu finalle sona eriyor! Sundance’da büyük ödül için yarışan bağımsız federe yapım; inanç sistemini, dini, kaderi, tanrıyı ve insanı sorgularken, epey ilginç olmayı başarıyor. Orijinal adıyla “The Ledge”i senarist kökenli Matthew Chapman yazıp yönetmiş. Önemli rolleri, Charlie Hunnam, Liz Tyler, Terrence Howard ve Patrick Wilson’un paylaştıkları gerilimli dram, yüksek bir binanın tepesinde başlıyor. Binanın çatısında, kendini aşağıya atmak isteyen adam, onu intihardan caydırmak isteyen polis memuruna hikâyesini anlatır. Aslında polis memurunun da adama anlatacağı şeyler vardır. Geriye dönüşler eşliğinde kendimizi, ilginç ve ölümcül bir aşk, tutku, intikam, inanç öyküsünde buluruz. Doğru ve yanlış olan üzerine, iyi ve kötü olan üzerine, ölüm ve hayat üzerine, inanmak ve inanmamak üzerine çarpışan tezler gelip geçer pelikülden. Sevmek adına gidilecek en son nokta nedir? Gerçekten sadece sevenler mi inanmaktadır tanrıya? Kefaretlerimiz ödenebilir mi? Severek ama gerçekten severek, görerek ve kabul ederek her şeyin cevabına ulaşabilir miyiz? Önemli soruları sorup, yanıtlar arayan gerilimi yüksek dram, haftanın iyileri arasında!

MAHŞER GÜNÜ
Korku-gerilimi, dram ağırlıklı bilimkurguya katık eden tür kırması, “Mahşer Günü / The Divide”, klostrofobik bir atmosfere sahip. Tek mekânda geçen başarılı bir yönetmenlik denemesi de diyebiliriz, Fransız yönetmen Xavier Gens’in sarsıcı filmi için. Gens’i, şiddet ağırlıklı 2007 yapımı “Sınır(da) / Frontière(s)” ve aksiyona el vermiş yine 2007 tarihli “Hitman” ile tanımıştık. Başarılı atmosfer yaratımı ve öyküye olan hâkimiyeti ile dikkat çeken Fransız sinemacı, bu kez yine hedefi tutturmuş. Nükleer bir saldırı sonrası, New York’ta sağ kalmayı başaran bir grup insan, evlerinin altında bulunan bodrum katındaki sığınakta bir araya gelirler. Evin kapıcısı ve apartman sakinlerinin, sığınakta geçen günleri farklı amaçları da ortaya çıkarır. En önemlisi, insanların gerçek karakterlerini. Bir süre sonra, gün ışığından uzak bu yerde, hayatta kalmak adına gerçek bir mücadele yaşanacaktır. Bir yönüyle, yetişkinler için ‘Sineklerin Tanrısı’ olarak niteleyebileceğimiz filmin oyuncu kadrosu, filmi sürükleyen en önemli etkenlerin başında geliyor. Lauren German, Michael Biehn, Milo Ventimiglia, Ivan Gonzalez, Michael Eklund, Courtney B. Vance, Ashton Holmes ve Rosanna Arquette, ‘sığınak’ kadrosunu oluşturuyorlar. Şiddet, tedirginlik, korku, insan halleri, ruh altı durumları, karakter, ‘medeniyet kimliğinden çıkış’, tehdit unsuru ve gerçeklik üzerine klostrofobik bir anlatı. Perdedeki, orijinal bir mesele olmasa da, atmosfer ve yapım kendini izletiyor. Bilinçli olarak hazırlanmış ‘rahatsız edici bir seyir deneyimi’ yaşayacağınız garanti!

SOLUKSUZ GECE
Fransız suç filmlerinin karanlık havasını teneffüs eden sürükleyici ve tempolu yapım, Frédéric Jardin imzalı. Yer altı dünyasıyla dirsek temasında olan polis memuru Vincent, ortağıyla birlikte belalı bir çeteden yüksek miktarda kokain çalar; ne var ki kimlikleri açığa çıkmıştır. Vincent’ın oğlunu kaçıran çete, takas için Vincent’ın telefonunu çaldırdığında; bir gece kulübünde yaşanacak olan soluksuz gece başlamış olur! Düzgün senaryosu ve kurulan başarılı atmosferle kendini izleten aksiyonu yüksek suç geriliminde başrolü, stand-up komedyenliğinden perdeye sıçrayan ve en son “Largo Winch serisiyle izlediğimiz Tomer Sisley üstleniyor. Serge Riaboukine ve Julien Boisselier’e, Fatih Akın filmleriyle hayatımıza giren Birol Ünel eşlik ediyorlar.

LİSELİ POLİSLER
1987-1991 yılları arasında yayımlanan popüler TV dizisinin aynı adlı beyazperde uyarlaması, eğlenceli bir gençlik komedisi olarak tasarlanmış olsa da; ‘sıkıcı bir yavanlıktan kurtulamıyor’. Belki, yaşadığımız günlerin hızlı ve yok edici popüler kültüründen fena halde sıkılmış bir yetişkin yorumu oldu bu ama maalesef filmin üzerimde uyandırdığı etki bu! Johnny Depp’in yıldızı olduğu dizinin sinema filminde, iki başrol oyuncusu var: Jonah Hill ve Channing Tatum. Polis Akademisinden yeni mezun olan iki kafadar, lise öğrencisi kılığına girerek bir uyuşturucu şebekesini ortaya çıkarmak üzere görevlendirilirler. Kendilerini, yeniden liseli olmanın dayanılmaz hafifliğine kaptıran iki arkadaş, macera yüklü bu süreçte dostluklarını da sınayacaklardır. Aksiyon içeren komedinin yönetmenliğini ise, iki isim; Phil Lord ve Chris Miller üstlenmişler. Film, daha ziyade, popüler müzik kanalı MTV izleyicilerine sesleniyor!
MURAT ERŞAHİN





Diğer Yazılar