Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

03 HAZİRAN 2011

02 Haziran 2011 Perşembe 23:41
Murat Erşahin Sinemadan Çıkmış İnsan

Haftanın merakla beklenen yapımları notlarımız arasında. Ünlü çizgi roman uyarlamasının beşinci filmi “X-Men: Birinci Sınıf” ve neredeyse her izleyeni tarifsiz kahkahalara boğmuş “Hangover”ın ikinci bölümü olan “Hangover II” haftanın en iyileri. Las Vegas’taki çılgın bekârlığa veda partisi, Bangkok’a taşınmış… İspanyol korku-gerilim örneği “Dehşet Evi”, istismara kaçan bir şiddet gösterisi. Korku-gerilimin üstatlarından John Carpenter’ın on yıl aradan sonra çektiği “Koğuş” ise, yönetmenin hayranları için geliyor… Evet, herkese iyi seyirler!

FELEKTEN BİR GECE DAHA
“Road Trip”, “Old School”, “Starsky & Hutch / Afili Aynasızlar”, “School for Scoundrels / Acemi Öğrenci Avcı Öğretmen”, “Git Başımdan / Due Date” gibi nitelikli komedilerle güldürmeyi başaran Todd Phillips, 2009’da yönettiği “The Hangover / Felekten Bir gece” ile büyük gürültü koparmış, hatırı sayılır bir hayran kitlesi edinmişti. Dünya çapında müthiş bir hasılat elde eden film henüz gösterimdeyken, devam filmi için hazırlıklara başlandığı duyurulmuştu. Oldukça zeki ve absürd komedi, dört arkadaşın Las Vegas’a yaptıkları bekarlığa veda yolculuğunu unutulmaz bir maceraya dönüştürüyordu. Bradley Cooper, Ed Helms ve özellikle Yunan asıllı ‘stand-up’çı Zach Galifianakis’den oluşan kadro, eski okulunuzdan, mahallenizden, yazlıktan sıkı birer dostunuz oldu adeta. Dönüp, ilk film üzerine yazdıklarıma baktığımda, şu satırlarla karşılaştım: “Zach Galifianakis’i keşfetmek ve erkek dünyasının kontrolsüz dağınıklığında kaybolup, kendinizi ‘iyi’ hissetmek için izlemeniz gereken yapım, hedefine ‘basitleşmeden’ ve suni gülümsemelere yol açmadan, ‘içi dolu kahkahalarla’ ulaşıyor”… Ve sıra geldi merakla beklenen ‘ikinci filme’. Bu hafta perdeyi şenlendiren “Felekten Bir Gece Daha”, aynı ilki gibi ‘filmin koptuğu’ yerden finale dek kahkaha vaat ediyor… Dört kafadar yine bir düğün arifesinde, baş ağrıları ve ‘daha bir dolu gariplikle’, neler yaşadıklarını hatırlayamadıkları bir gecenin sabahında açarlar gözlerini… Bu kez, Las Vegas’ta değil, daha egzotik mekânlardayız. Güneydoğu Asya’nın incileri Tayland ve Bangkok’ta… İlk filmde yer alan bebek ve kaplan yerlerini, sevimli ve muzip bir maymuna bırakmış… Eski dostlar Mr. Chow ve Mike Tyson yine kadrodalar. Bu kez formül, Bangkok coğrafyasına uyum sağlamak için cinsellik. Cinsel ağırlıklı absürd espriler, ilk filmin tonundan biraz daha ‘basit’ bir öykü sunsa da, temel hikâyenin ruhu değişmemiş. Kadro bildiğiniz gibi; Galifianakis ve Ed Helms müthişler. Bir devam filmi izlediğinizi unutmadan, hoşça vakit geçirip, güleceğiniz keyifli mizah sürüyor. ‘Kopmaya’ hazırlanın! ( 3 / 5)

X-MEN: BİRİNCİ SINIF
İlk olarak yeni milenyum’da, 2000 yılında beyazperdeye uyarlanan DC Comics’in sevilen karakterlerinin öyküsü, sinemada yeni bir efsaneyi, “X-Men”i müjdeliyordu… Bryan Singer’ın yönettiği ilk filmi, 2003’de yine Singer imzalı “X2” izledi. “X-Men: Son Direniş” 2006’da perdeye yansıyor, yönetmenlik koltuğunu Brett Ratner devralıyordu. Yönetmenliğini, “Tsotsi” ve “Rendition” filmlerinden tanıdığımız Güney Afrika’lı Gavin Hood’un üstlendiği ‘kısmı prequel’ (bir seri halini almış filmlerin başlangıç öyküsü) olarak adlandırabileceğimiz serinin dördüncü halkası “X-Men Başlangıç: Wolverine” 2009’da çıkageldi. Şimdiyse karşımızda, serinin gerçek ‘prequel’ macerası duruyor… ‘Mutant’ların ortaya çıkışı… Profesör Charles Xavier ile ezeli dostu ve düşmanı Magneto’nun, bilinen kimliklerini oluşturma serüvenleri… Çocukluktan, zorlu ‘kendini keşif’ yıllarından, Mutant akademisinin kurulduğu ilk günlere, yani iki eski dost Xavier ve Magneto’nun yollarının kesişip, tamamen ayrıldığı ana dek süren oluşlar… İnsanlığın yanında ve karşısında yer almak. Bizi biz yapan seçimlerimiz. Profesör Xavier’in gençliğini James McAvoy canlandırırken, Magneto’ya ‘filmde karizması daha güçlü hissedilen’ Michael Fassbender hayat veriyor. İki ünlü aktöre, ‘şeytani Sebastian Show’ rolünde Kevin Bacon eşlik etmiş. Tempolu, orijinal öykünün çıkış noktasını gözler önüne seren, stilize, şık, zeki, atmosferi ve matematiği gayet düzgün bir film olmuş yeni “X-Men”. Filmin yönetmeni ise 2004 tarihli “Layer Cake” ile adını duyuran İngiliz Matthew Vaughn. Sürükleyici ve son derece eğlenceli. (3,5 / 5)

KOĞUŞ
Korku-Gerilim sinemasının usta ismi John Carpenter, “Ghosts of Mars / Mars’ın Hayaletleri” filminden tan on yıl sonra yeniden yönetmen koltuğunda. Psikolojik gerilimin, hayalet jargonlu korku filmleriyle karışımının ürünü “The Ward / Koğuş”, izleyiciyi koltukta saliselik sıçratmalardan öte bir işlev görmüyor. James Mangold filmi “Identity / Kimlik” ve Scorsese imzalı “Shutter Island / Zindan Adası”na öykünen filmin en büyük kozu, daha önce “All The Boys Love Mandy Lane / Vahşet Partisi”nde izlediğimiz genç, güzel ve çekici başrol oyuncusu Amber Heard. Bundan böyle adını daha sık duyacağımızdan eminim. Türe, “Halloween” gibi bir film armağan etmiş ustanın yaratıcı zekâsından ve özellikle 80’li yıllarda inşa etmeyi başardığı netameli atmosferden nasibini alamayan yapım, fikrimce genç yönetmen Togan Gökbakar imzalı 2006 tarihli yerli filmi “Gen”in gerisinde kalmış. Tema müziği konusunda perdede kalıcı işler bırakmış Carpenter’ın ‘yorgunluğu’, filmin orijinalliğin uzağında duran ‘copycat’ müzik tarzından da anlaşılıyor. (1,5 / 5)

DEHŞET EVİ
İspanyol yapımı bir istismar sineması örneği. Sınırsız vahşet filmi, para getiren ‘perdedeki açık şiddetin’ yeni bir örneği. Hiçbir orijinalliği, yeniliği, zekâsı, pırıltısı olmayan senaryo, sadece ‘daha fazla nasıl rahatsız ederim’ düşüncesiyle kaleme alınmış. Yeni taşındıkları evde, üç maskeli adamın saldırısına uğrayan bir ailenin geçirdiği dehşet yüklü saatler. Gaspar Noe’nin “Dönüş Yok” adlı filmine gönderme yapan en rahatsız kopya-sahneden tutun, “Otomatik Portakal”ın yıllar önce yaptığını ‘asla anlamadan’, onun açtığı tedirgin edici yoldan, vahşetin en uç sınırına yürüme çabaları… Rahatsız edici sapık bir çılgınlığın, istismara uzanan ruh tahribatı. Bir de faşist bakış. Üst gelir grubu bir ailenin evine zorla giren ‘hırsız ve haydut’ göçmenler. Gözünü para ve şiddet boyamış üç Arnavut adam. Yabancı düşmanlığının perdeye yansımış hali. Bu kadarı da olmaz dedirtmek için ‘ayarlanmış’ final. ‘Ayıptır’ dedirten bu yazı… (0,5 / 5)

MURAT ERŞAHİN



Diğer Yazılar